BAB
Bir edebi eserin düzenlenmesinde, konuların ele alınıp işlenmesine göre ayrıldığı bölümlerden en geniş olanı.
BÂDE
Üzüm şarabı. Ama tasavvuf edebiyatında aşk anlamındadır.
BAHR-I TAVÎL
Vezinli, kafiyeli uzun nesir cümlelerden kurulan Divan edebiyatı nazım türü. Fe’ilatün, mefa’ilün, müstef’ilün gibi cüzler arka arkaya tekrarlanır. Türk edebiyatında çok az kullanılmıştır.
BALAD
Üç uzun bir kısa bendden oluşan Batı edebiyatı nazım türü. Uzun bendlerin dize sayısı 6-10 arasında değişir. Kısa bend ise 4-5 dizedir. Bu bend tanrıya, krala, prense ithaf bendidir. Her bendin sonundaki mısra bir tür nakarattır. Masal ve hikaye niteliğindeki bendleri ele alıp işleyen, kısa ve hikayesi olan şiirlerdir.
BASİTNAME
Divan edebiyatında yalın Türkçe ile yazılmış gazeller. Bunlara Türkî-i basit gazel de denir. Basitnamelerde Arapça ve Farsça sözcüklerle tamlamalar çok azdır. Örneğin:
Düşdi bu gönlüm sana hey sevdüğüm
N’ola yakışsan bana hey sevdüğüm
Çün seve geldi seve gider seni
Bu gönül önden sona hey sevdüğüm
Ayruluk derdi bana bir bun durur
Kim döyer imdi buna hey sevdüğüm
Turmadım uçmak diler gönlüm kuşı
Yüce köşkünden yana hey sevdüğüm
Yüzüni gözler güzel bu uyüzden ay
Giceler kalur tana hey sevdüğüm
Ağzını öpmek ana ol kim senün
Söğme yok yire ana hey sevdüğüm
Cânı dahi bir kez ana hey sevdüğüm
Edirneli Nazmi
BEDÎ
Sözü, kulağa hoş gelecek ve ruha heyecan verecek şekilde güzelleştirme yollarını gösteren bilim. İlm-i bedî de denir. Bu isim altında toplanan sanatlar iki gruba ayrılır:
Sözle ilgili sanatlar (Sanayi-i lafziye): Cinas, iştikak, seci, kalp, tedvir, aks, teddil, tasri, tarsi gibi.
Anlamla ilgili sanatlar (Sanayi-i mâneviye): İlhan, tevriye, tenasüp, mübalağa, leff ü neşr, tensik, mügalata-i mâneviye, tecahül-i ârif, hüsn-i ta’lil, tezat, istifham, rücu, tekrir, telmin, insal-i mesel, istidrak, tevcih, iktibas gibi.
BELÂGAT
Düzgün ve yerinde söz söyleme sanatı. Sözün düzgün, açık, anlaşılır, güzel olmasını, söyleme nedeniyle, söylenene göre düzenlenmesini öğreten bir bilimdir.
BERÂAT-I İSTİHSAL
Sözün başında eserde anlatılanları belirten sözcük ya da söyleyişler. Berâat üstün gelmek, istihsal yeni ayın görünmesi, yağmurun yağması, çocuğun doğarken çığlık atması anlamlarına gelir. Bu edebi sanata hüsn-i ibtida adı da verilir. Amaca iki yolla ulaşılır. Bir ilişki kurularak ya da ilişki kurulmadan. İlişki kurulmasına tahallüs, kurulmamasına iktidab denir. Sinan Paşa’nın Tazarru’namesi, Fuzuli’nin Hüsn’ü Aşk’ı, Cevdet Paşa’nın Belagat-ı Osmanniye adlı eserlerinde bu sanatın güzel örnekleri vardır.
BERCESTE
Öz, güzel, latif, ince anlamlı, kolayca hatırlanan, yapısı sağlam dize ya da beyit. Dize için daha çok mısra-ı berceste, beyit için de beyt-i berceste tanımlamaları kullanılır. Genel anlamda bir şiirdeki en güzel dize ya da beyit de denebilir. Bazı berceste örnekleri:
Uyduk dil-i divâneye dil uydu hevâya
Ruhi
Su uyur düşmen uyur hasta-i hicrân uyumaz
Şeyh Gâlib
Çeşmini gördüm unutdum derdi de dermânı da
Şeyh Gâlib
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
Muhibbî (Kanuni)
Şîrler pençe-i kahrımda olurker lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebun etdi felek
II. Selim
BERDAR
Asılmış, darağacına çekilmiş. Divan ve tasavvuf edebiyatında sevgilinin saçlarına vurulan "âşık"ı tanımlamak için kullanılır. Örneğin:
Ayağı yire mi basar zülfine ber-dâr olanun
Zevk ü şevk ile virür cân ü seri döne döne
Necati
Dâr olam gerdâr olam ber-dâr olam mansûr olam
Yunus Emre
BEZM
Sohbet, muhabbet, içki meclisi. Daha çok divan edebiyatında kullanılır. Tamlamalar halindedir. Örneğin bezm-i nûşânûş durmadan içilen meclis demektir. Bezm-i vüslat kavuşma meclisidir. Bezm-i muhabbet aşk meclisidir. Bezm-i mey içki meclisidir. Tasavvuf edebiyatında bezm-i elest şekli kullanılır. Başlangıcı olmayan zaman demektir.
BİLADİYE
Beldeleri konu edinen edebi eserler. Sanatçılar gördükleri, gezdikleri, sevdikleri ya da görmek istedikleri beldeleri nazım ya da nesir şeklinde anlatır. Divan edebiyatında Ferdi, Derviş Ömer Efendi gibi şairlerin biladiyeleri vardır.
BOZLAK
Halk edebiyatımızda bir ezgi türü. Konusunu aşiret kavgalarından, kan davalarından, aşk maceralarından alır. Çoklukla Güney ve Orta Anadolu bölgelerinde söylenir. Afşar bozlağı, Urum bozlağı gibi türleri vardır.
Bade: Halk ve Divan edebiyatında 'şarap' anlamında kullanılır.
Bağfiil: Fiillerden oluşan, cümlede belirteç olarak kullanılan fiil soylu sözcük.
Bağlam: Bir sözcüğün cümle, cümlenin paragraf, paragrafın metin içindeki yerini belirleyen, ondan önce veya sonra gelen sözkonusu sözcük, cümle ya da paragrafın anlamını, değerini belirleyen öğeler bütünü.
Balad: Eski Fransız şiirinde görülen yazım biçimlerinden biri. Üç bentten ve bir ağırlama dizesinden oluşur.
Barok: 17. yüzyıl Batı edebiyatında, dengeden çok devinime, düşünceden çok duyguya ağırlık veren yazın akımı.
Basmakalıp: Çok kullanılan, hemen herkesçe bilinen sözlerin olduğu gibi kullanılması.
Bayronculuk: İngiliz şair Lord Bayron'un başlattığı bu akım toplumun yerleşik düzenine, töresel kurallara uymadan yaşama düşüncesini taşır. 19. yüzyılda ortaya çıkan akım başkaldırıcı bir yapısı olmasına rağmen fazla taraftar bulamamıştır.
Beğence: Bir yapıtın başına konan; yetkili bir kişinin yazdığı ve o yapıtı tanıtmayı amaçlayan yazı.
Belgesel Roman: Gerçek olaylara, belgelere, araştırma ve incelemeye dayanarak oluşturulan roman türü.
Belginlik: Düşünce ve duyguların, eksiksiz ve anlaşılır biçimde anlatılması.
Bent: Bir şiirin 4, 5, 6, .... dizeli bölümlerinden her biri.
Beş Hececiler: Milli edebiyat döneminde bu dönemin temel ilkelerini benimseyerek o doğrultuda yazan Faruk Nafiz Çamlıbel, Halit Fahri Ozansoy, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç ve Enis Behiç Koryürek'in oluşturduğu topluluk.
Betimleme: Bir varlığı, bir olayı, bir durumu ya da kavramı zihinde canlanacak biçimde anlatma.
Beyit: Aynı ölçüde yazılan ve anlamca birbirine bağlı iki dizelik Divan şiiri birimine verilen ad.
Biçim: Edebiyatta varolan ögelerin birbirine bağlanarak oluşturdukları düzen. Örneğin bir şiirin biçimi kaç dizeden oluştuğuna, dizelerin kümelenişine, belirli bir uyak dizini olup olmadığına göre değişir.
Bilimkurgu: Düş ya da kurgu yoluyla oluşturulan; çoğu kez gelecek zamanlarda yer alan; günümüzdekinden farklı bilimler ve teknikler kullanan toplum ve insan yaratan yazın türü.
Bilinç Akımı Tekniği: Roman, öykü, anlatı gibi kurmacasal türlerde insanı, düşüncelerinin dümdüz akışı içinde değil; düşleri, izlenimleri, iç dünyası ve bilinçaltıyla yansıtmak için başvurulan yol.
Bovarizm: Gustave Flaubert'in 1857 yılında yayımladığı Madame Bovary adlı romanın kahramanlarına özgü tutum ve davranışlara verilen ad. |