Ulama: Bir sözcüğün son sesiyle onun ardından gelen sözcüğün önsesinin kaynaşmasına yol açan birleştirme.
Uyak: Sözcük ve eklerin son heceleri ya da en az iki dizenin sonunda yinelenen ses benzerliği.
Uyarlama: Yabancı dilden çevrilen bir metni, çevrildiği dili kullanan toplumun yaşam koşullarına, töre ve geleneklerine uydurma işi.
Uzun Hece: Arapça ve Farsça'dan dilimize geçen sözcüklerde görülen, her zaman uzun bir sesli ile biten hece. (Hala, fani vb.)
- Ü -
Üç Birlik Kuralı: Trajedi'nin oluşmasını sağlayan kurallara verilen addır. Yer, zaman ve konu birliğini içerir.
Ünlem: Söyleyenin duygusal tepkisini dile getiren; korku, sevinç, şaşkınlık, acıma gibi duygularla birlikte çağrı, buyruk, yasaklama bildirerek bir başına cümle oluşturan sözcüklere verilen addır. (Haydi!, Ey!, Vay! vb.)
Ünlü Uyumu: Bir sözcüğün yapısı içinde yer alan bir ünlünün etkisiyle öteki ünlülerin de ona uyması sonucu ortaya çıkan ilerleyici ve gerileyici benzeşme durumudur.
Ünsüz Uyumu: Bir sözcükteki ünsüzler arasında görülen benzeşime verilen addır.
Üslup: Duygu, düşünce, eylem ve hayallerin kişisel anlatım biçimidir.
Üstdil: Özellikle belirli bir alana özgü olan bir konuyu ya da o konuyu açıklamak için kullanılmış olan konu dilini betimlemek için oluşturulmuş araç dil.
- V -
Varuşçuluk: İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Fransız yazar J. P. Sartre'ın kurucusu ve kuramcısı olduğu edebiyat ve felsefe akımı.
Varsağı: Koşma türünün kendine özgü bir ezgiyle söylenen biçimine verilen ad. Güney Anadolu bölgesinde Varsak Türkleri'nce söylendiği için bu adı almıştır.
VECİZE
Söyleyeni belli, kısa, anlamlı söz. Özdeyiş diye de bilinir. Bireysem ya da toplumsal bir ilke, bir görüş, bir kanıyı en kısa yoldan anlatır. Yaşam deneyimine ve gözleme dayanır. Vecizeler bağımsız yazıldığı gibi, bir eserin içinde dağınık da bulunabilir. İslam büyüklerinin bu tür sözlerine kelam-ı-kibar denir. Vecize önce eski Yunan edebiyatında yazılmıştır. Klasizm edebiyatı döneminde, Larochefoacauld’ın Maximes (Vecizeler) adlı eseriyle Avrupa’ya gelmiştir.
VEZN-İ ÂHAR
Halk şiiri nazım şekli. Aruzun müstef’ilâtün müstef’ilâtün müstef’ilâtün müstef’ilâtün kalıbıyla murabba şeklinde yazılır. Her mısra bir müstef’ilâtün cüzüne sığacak şekilde dört kelime veya kelime grubuna bölünür. Birinci mısranın 2. Cüzü ikinci mısranın başına, ikinci mısranın 2. Cüzü üçüncü mısranın başına, üçüncü mısranın 2. Cüzü dördüncü mısranın başına getirilir ve bu cüzlerden sonra gelen cüzler birbirlerini izler. Örnek:
Ey vaslı cennet/kıl câna minnet/vay, serv-ı kamet/cân içre cansın
Kıl câna minnet/vay serv-ı kamet/cân içre cansın/nev-res fidansın
Vay serv-kamet/cân içre cansın/nev-res fidansın/suh-ı cihansın
Cân içre cansın/nev-res gidansın/şûh-ı cihansın/gözden nihansın.
Tokatlı Nurî
Vodvil: Genellikle olguların tuhaflığına yaslanılan kaba bir güldürü türü.
Vurgu: Sözcüklerde, cümlelerde, dizelerde yan yana gelen sözcüklerin kimi hecelerin ötekilerine oranla daha dik ve baskılı söylenişi.
Yazı Dili – Konuşma Dili: Yazı dili, bir ülkede konuşulan şive ya da ağızlar içinden
yaygınlaşıp egemen olan ortak dilin yazışmalarda kullanılması, bilim ve sanat yapıtlarının bu ortak dille yazılması sonucu ortaya çıkan yazılı dildir.
Günümüz Türkçesinde İstanbul ağzına dayanan yazılı dil hem ortak dildir, hem de Türk yazı ve edebiyat dilidir. Genelde yazı dili ve edebi dil kavramları eşanlamlı kullanılmaktadır.
“Türk yazı dili” denildiğinde, ilk yazılı ürünleri 8. Yüzyıla uzanan, Asya ve Anadolu’da günümüze kadar sayısız yapıt bırakmış bir dil anlaşılır. Günümüze kadar gelebilen en eski yazılı ürünler incelendiğinde, Türk yazı dilinin tarihinin 8. Yüzyıldan en az bin yıl öncesine götürülebileceği öne sürülmektedir. Sözkonusu yazılı belgeler, gelişme evrelerini geride bırakmış bir dilin ürünleridir. Türklerin kullandıkları yazılar konusundaki araştırmalar ve bulgular da düşünceyi doğrulamaktadır. Göktürk yazısının kökeni 5. Yüzyıla kadar çıkarılabilmektedir.
Sözün belli işaretlerle saptanması demek olan “yazı”, bir işaret sistemi gerektirmekte, bu işaretler “harf” denilen şekillerle gösterilmektedir. Harflerin tümüyse “alfabe”yi oluşturmaktadır. Göktürk alfabesinin Türkçedeki bütün sesleri karşılayacak yetkinlikte oluşu, yazının kullanılışının, dolayısıyla yazı dilinin oluşumunun çok eski dönemlere götürülebileceğini göstermektedir.
Türklerin, tarihleri boyunca değişik yazıları (Göktürk, Sogd, Uygur, Brahmi, Manihey, Arap ve Latin alfabesi) kullanmalarına ve bu alfabelerin dayandığı kültürlere bağlı olarak Türk yazı dili de değişiklikler geçirmiştir.
Yazı diliyle konuşma dili arasındaki başlıca ayrım, yazılı anlatımda dil kurallarına uymaya özen gösterilmesidir. Yazı dilinde, sözcükler arasındaki anlam ilişkileri, sözdiziminde ve cümlelerde doğruluk, konuşma diline oranla daha çok önem taşır.
Konuşma diline gelince: konuşma dili, bir ulusun dilinin yazıyla ilişkisi olmayan ve çeşitli söyleyiş özellikleri taşıyan yönüdür. Dilin gelişiminde temel, konuşma dilidir. Değişik yöntemlerle yazıya geçirme sistemlerinin hepsi, konuşma diline dayanır.
Konuşma diliyle yazı diil arasında söyleyiş özelliklerinden kaynaklanan çeşitli farklılıklar vardır: “Geleceğiz, yapıyor, bir şey, ağabey” biçiminde yazılan sözcüklerin “gelicez, yapıyo, bişey, abi” biçiminde söylenmesi gibi.
Konuşma dili, yazı diline oranla hızlı bir gelişme içindedir. Bu gelişmede kısa anlatım, devrik cümle, çeşitli vurgulama istekleri gibi nedenlerle söyleyişten ileri gelen etkenlerin payı büyüktür. Türk dilinde konuşma dili, yazı dili ayrımı İslamlık etkisine girilmesinden sonra belirginlik kazanmıştır.
Yeni: Daha öncekilerden farklı olan; modern, dinç, dinamık, orijinal, eskimemiş... Sanatçılar
arasında çağı gelmiş – geçmiş, ya da yaşlanmışlar için “eskiler”; yeni ortaya çıkanlar ve gençler için de “yeniler” gibi ifadeler kullanılmaktadır. Gerçek anlamda yeni, her çağ ve her ulusta yeni kalabilen, hiç eskimeyendir.
Yeni Roman: 1950’lerde Fransa’da yazılmaya başlanan ve geleneksel roman anlayışına
karşı geliştirilen, kendine özgü anlatım tekniklerine, yazınsallığa ağırlık veren, öznelliğe dayanan ürünler ortaya koyan bir roman akımı.
Yıllık: Yılda bir çıkarılan ve bir yılın olaylarını kapsayan kitapların genel adı.eş.Salname.
Belirli bir alana ya da konuya ayrılmış sinema yıllığı, edebiyat yıllığı gibi
yapıtların yanı sıra bütün bir yılı çeşitli yönleriyle yansıtmayı amaçlayan yapıtlar da çıkarılmaktadır.
-Z-
ZEYL: Divan edebiyatında bir yapıtı tamamlamak için yazılan bölüme ya da yapıta verilen ad.
Zeyl, bir yapıtın yazarınca yazılabileceği gibi, başka bir yazar tarafından da yazılabilirdi. Özellikle İslami bilimlerde yazılan zeyller başlıbaşına bir yapıt niteliği taşır. |