2. WATSON
Watson'a göre, doğa bilimlerinde olduğu gibi psikolojide de yalnız somut ve gözlenebilir davranışlar ölçülebilir. Zihin ya da bilinç nesnel bir konu değildir ve bu nedenle bilimsel yöntemlerle incelenemez. Dolayısı ile psikolojinin uğraşı alanı herkes tarafından görülebilen davranışlar olmalıdır. Ona göre, konuşma boğaz kaslarının hareketleri, düşünme sessiz konuşma, duygulanma ise organlardaki kas eylemleridir. Watson insanların içgüdülerle, zihinsel yetenek ve eğilimlerle dünyaya gelmediklerini, dolayısı ile de, davranışların gerisinde bu tür özelliklerinin bulunmadığını ileri sürer. Ona göre, davranışlar koşullanma yolu ile öğrenilir.
Tüm çalışmalarını davranışlar üzerinde odaklaştıran Watson, davranışların başlangıç noktası olarak refleksleri kabul eder. İnsanların uyaran tepki bağlarıyla doğduğuna inanır ve bunlara refleks adını verir. Refleksler nörofizyolojik yapının bir işlevi olarak insanın davranış kapasitesini oluştururlar. Koşullanan refleksler yeni davranış biçimleri olarak kazanılırlar ve davranış repertuarını zenginleştirirler.
Bu durum, yani öğrenme klasik koşullanma kurallarına göre oluşur. Ancak, Watson'a göre koşullanma süreci, yalnız çeşitli uyarıcılara tepkilerde (koşullu tepki) bulunmayı öğrenme şeklinde değil, aynı zamanda davranış repertuarında bulunmayan yeni tepkiler vermeyi ve daha karmaşık davranışlarda bulunmayı öğrenme olanağı sağlar. Watson'a göre karmaşık ve becerili bir davranışta uyarıcı ile tepki arasında oluşan bağların ardışıklığını sağlayan üç temel vardır:
(a) Bağ ilkesi:
Bu ilkeye göre karmaşık ya da becerili davranışı oluşturan koşullu uyaranla tepki arasında bir bağın oluşması ve bunun zincirleme olarak sürmesidir. Bundan dolayı koşullanmış bir dizi uyarıcı-tepki bağları zinciri oluşmuş olur.
(b) Sıklık ilkesi:
Belirli bir uyarıcıya karşı daha sık gösterilen bir tepkinin, aynı uyarıcı ile karşılaşıldığında gösterilme olasılığının daha fazla olmasıdır.
(c) Yenilik ilkesi:
Belirli bir uyarıcıya karşı yapılan en son davranışın, uyarıcı tekrar edildiği zaman, ortaya çıkma olasılığının daha yüksek olmasıdır.
Watson'a göre, her tür öğrenmeyi bu ilkelerle açıklamak olanaklıdır. Ancak Watson'un becerileri koşullu reflekslerin ürünü olarak görmesi kurumsal düşüncelerine yöneltilen temel eleştirilerden birini oluşturmaktadır. Watson, duygusal tepkilerin öğrenilmesi ile de öğrenilmiştir. Ona göre korku, öfke ve sevgi olmak üzere doğuştan gelen üç temel duygusal tepki kalıbı vardır. Akılcı olmayan korkular koşullanma ile ortaya çıkar.
3. THORNDIKE
Thorndike'ın öğrenme kuramına bağ kuram denildiği gibi, sınama-yanılma yoluyla öğrenme de denmektedir. Thorndike'a göre en yaygın öğrenme biçimi sınama-yanılma yoluyla öğrenmedir. Belli bir amaca ulaşma çabası içinde olan organizma, amaca ulaşmak için bir takım tepkilerde bulunur. Bu tepkilerden biri raslantısal olarak organizmanın amaca ulaşmasını sağlar. Bundan sonra, amaca götürmeyen tepkiler terkedilirken, amaca ulaştıranların tekrarlanma olasılığı artar. En sonunda yalnız problemin çözümüne götüren tepki ya da tepkiler yapılarak öğrenme sağlanmış olur.
Thorndike bu amaçla, kedi , köpek ve maymunlarla deneyler yapmıştır. Kedilerle ilgili deneylerinde aç bir kediyi kafese yerleştirmiş ve dışarıya bir parça yiyecek koymuştur. Kafesin kapısı bir mandala basılınca açılacak şekilde düzenlenmiştir. Kafes içinde kedinin bir takım hareketler yaptığı gözlenmiştir. Hareketlerden biri kafesin kapısının açılmasını sağlamış ve kedi dışarı çıkmıştır.
Hala aç olan hayvan kafese tekrar konmuş birkaç deneme ve yanılmadan ya da deneme ve başarı girişimlerinden sonra kapı açılmıştır. Sonraki denemelerde başarılı hareketler yerleşmiş, başarısız olanlar terk edilmiştir. En sonunda kedi kafese konduktan kısa bir süre sonra dışarı çıkmayı başarmıştır. Kısaca, ilk denemelerde hayvanın sorunu çözme zamanı oldukça uzundur; fakat denemeler ilerledikçe bu süre azalmaktadır. Ancak azalma düzenli olmamakta, öğrenme yavaş yavaş oluşmaktadır.
Thorndike başlangıçta sınama-yanılma yoluyla öğrenme adını verdiği kuramını sonraları seçme ve birleştirme yoluyla öğrenme olarak adlandırmıştır. Bir problem durumu ile karşılaşan birey, amaca ulaşmak yada sorunu çözmek için, olası tepkiler arasından bir kısmını seçer, dener ve sonuçlarına göre bazı uyarıcı-tepki bağı oluştururken bazılarını eler. Thorndike'ın açıklamalarına göre, geçmişte kurulmuş olan uyarıcı-tepki bağları problemin çözümünde büyük bir önem taşır. Thorndike yaptığı birçok denemeden sonra üç öğrenme ilkesi saptamıştır.
a) Etki ilkesi:
Etki ilkesi uyarıcı ile tepki arasındaki bağın güçlenmesini ya da zayıflamasını açıklar. Bu ilkeye göre bireyin sınama-yanılma davranışları sonucunda başarıya ya da başarısızlığa, ödül ya da ödülsüzlüğe (cezaya) yol açan en uygun tepkiyi seçeceği var sayılmaktadır.
Thorndike, önceleri ödül ve cezanın öğrenme olayını aynı şekilde etkilediğini düşünmüş, fakat sonraki deneylerinden ödülün daha etkili olduğunu görmüştür. Ona göre, ceza; yanlış tepkinin tekrarlanma olasılığını, ödülün doğru tepkiyi arttırma olasılığı kadar azaltmamaktadır.
b) Alıştırma ilkesi
Alıştırma ilkesi tekrara bağlı olarak alışkanlığın oluşmasıdır. Bu ilke 'uygulama mükemmeli yaratır' düşüncesine dayanmaktadır. Öğrenme olduktan sonra uyaran-tepki bağının güçlendirilmesi için alıştırma yapmak gerekir. Alıştırma bu bağın güçlenmesine, alıştırmanın olmaması ise zayıflamasına yol açar. Bağın güçlenmesi öğrenmenin sürekliliğini sağlar, zayıflaması da unutmaya neden olur.
c) Hazır oluş ilkesi:
Hazır oluş belirli bir konunun, herhangi bir düzeyde öğretilebilme zamanını belirtir. Thorndike hazır olmayı yalnızca fizyolojik açıdan ele almaktadır.
4. EDWIN R. GUTHERIE
Gutherie'nin öğrenme kuramı birçok yönden Pavlov, Watson ve Thorndike'ın öğrenme kuramlarına benzer. O da 'koşullu tepki' terimini aynı anlamda kullanır ve bu terim temel olarak kuramını sistemleştirir. Bununla birlikte öğrenme sürecini farklı bir şekilde yorumlar. Bu benzerlikler ve farklılıklar kuramının özünü oluşturur. Öğrenmede tüm zihinsel öğeleri reddeden Gutherie'nin kuramı, birbirine bağlı iki temel ilkeye dayanır. Birincisi 'bitişiklik ilkesi,ikincisi ise 'öğrenme ilk denemede oluşur ilkesidir.
a) Bitişiklik ilkesi:
Gutherie'ye göre, uyarıcı ile tepkinin birbirine bağlanması öğrenmenin temelini oluşturur. Buna bitişiklik ilkesi denir. Bitişiklik ilkesi bir uyarıcı durumu ile birlikte bulunan bir hareketin aynı uyarıcı ile karşılaşıldığında yeniden görülmesi olarak açıklanabilir. Örneğin aç bir kedi için en uygun hareket yiyecek elde etmek iken, sıkıcı bir durumda olan kedi için bundan kurtulmaktır. Burada uyarıcı ile tepkinin eş zamanlı olarak birleşmesi söz konusudur, yani öğrenme uygun bir tepki uygun bir uyaranla çağrışım yaptığı zaman oluşur.
b) Öğrenme ilk denemede oluşur ilkesi:
Bir uyarıcı bir tepki ile ilk kez bitiştiği zaman en yüksek birleştirici, cağrıştırıcı gücünü kazanır. Yani öğrenme ilk denemede ya hep ya hiç şeklinde oluşur. Bu ilke, her ne kadar alışkanlıkların uygulama sonucunda geliştikleri gerçeği ile çeliştiği izlenimini veriyorsa da, öğrenme ve unutma konusunda çok sayıda düşüncenin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Gutherie güdülerin uyarıcı-tepki dizilerini oluşumunda önemli olduğunu belirtir. Öğrenmede, güdülenmeden daha çok hangi tepkilerin hangi uyarıcılarla birlikteoluştuğuna dikkat etmek gerekir. Gutherie'nin kedilerle yaptığı bir deneyde, problem kutusundan çıkan kedilerin çoğunun yiyeceği yemedikleri saptanmıştır. Çünkü, burada kedi için önemli olan sıkı olan problem kutusundan kurtulmaktır. Gutherie, davranışların değiştirilmesinde etkili olabilecek üç yöntemin kullanılmasını salık verir. Bunlar.
Eşik Yöntemi: Eşik, bir tepki oluşturabilecek en düşük değerdeki uyarılmadır. Bu yöntemde uyarıcının tepkiye yol açmayacak kadar zayıf bir şekilde verilmesi gerekir. Örneğin atları eğere alıştırırken önce sırtına hafif bir battaniye atılması, sonra giderek uyarıcının arttırılması gibi.
Yorgunluk Yöntemi: Yorgunluk yönteminde, uyarıcıyı organizmada tepkisel bir yorgunluk oluşuncaya kadar tekrarlamak söz konusudur. Sonunda, yorulan organizma uyarıcı duruma başka tepkiler vermeye başlar. Örneğin, aşırı derecede sigara içerek sigaraya karşı olumsuz bir tepki geliştirmek ve sigarayı bırakmak gibi.
Karşıt Uyarıcılar Yöntemi: İstenilmeyen davranışı yol açan uyarıcılar değişik, karşıt davranışlar yaratacağına inanılan diğer uyarıcılarla birlikte verilir. Sonra özgün davranışlar yeni davranışlara bağlanır. |
|
|
|