Thebai kentinin kurucusu Kadmos’un torunu Labdokos’un Laios adında bir oğlu vardır.
Akrabalarından biri olan İokaste ile evlidir.
İokaste’nin de Kreon adında bir erkek kardeşi vardır.
Labdokos ölünce yerine oğlu Laios geçer.
Laios’un oğlu olmamaktadır.
O da Delphoi tapınağına gider.
Oradaki kâhine neden oğlu olmadığını sorar.
Kâhin ise ona oğlu olmadığı için tanrılara şükretmesini,
çünkü ölümünün oğlundan geleceğini söyler.
Bunun üzerine Laios İokaste ile ilişkisini keser.
İokaste kehaneti bilmemektedir.
Laios’a bir oğlan çocuğu doğurayım da sevinsin diye düşünür.
Laios’u sarhoş eder ve yatağına girer.
Dokuz ay sonra bir oğlan çocuğu doğurur.
İokaste sevinçlidir ancak Laios sinirlidir.
Bunu nasıl yapabildim diye kendini yer bitirir.
Sonra da aklına bir fikir gelir.
Çocuğu ormanın derinliklerine bırakacaktır, orada da hayvanlar yer nasıl olsa!
Çocuğun ayaklarını kalın bir iple sıkıca bağlayıp Thebaili bir sığırtmaca verir.
Ormanın en derinlerine bırakmasını da sıkı sıkı tembihler.
Sığırtmaç ormana doğru gitmeye başlar.
Bu sırada karşıdan Korinthli bir sığırtmaç gelmektedir.
Thebaili çocuğa kıyamaz, ormana bırakmayıp Korinthliye verir.
Sonra da saraya geri döner.
Yıllar geçer, bir gün sarayda bir haber yayılır.
Laios öldürülmüştür!
Bir adam, Laios’un koruması olduğunu,
Laios ve yanındaki adamlarının şehir dışındayken haydutlar tarafından öldürüldüğünü,
kendisinin de ölümden zor kurtulduğunu söyler İokaste’ye.
İokaste üzülür.
Thebai zor günler geçirmektedir.
Laios şehir dışındayken kadın başlı kartal kanatlı aslan gövdeli
Sfenks adında bir yaratık şehir kapılarının önüne kurulmuştur.
Şehre girmeye ve şehirden çıkmaya çalışanlara çok zor bir bilmece sormaktadır.
Bilmeceyi doğru bileni bırakacaktır, ancak kimse doğru cevabı verememektedir.
Bilmeceyi bilemeyenleri de çiğ çiğ yiyen bu yaratığın şehir kapılarını kapatmasından sonra şehrin kralının öldürülmesi daha da kötü bir haber olmuştur Thebaililere.
Ancak bir gün, bir delikanlı Sfenks’in karşısına gelir.
Elinde de bir sopa vardır, ondan destek almaktadır.
Çünkü ayakları çok kötü yara olmuş ve şişmiştir.
Sfenks uçarak delikanlının yanına gelir.
Bilmecesini sorar. Bilmecesi şudur:
“Sabah dört, öğlen iki, akşam da üç ayaklı olan; doğa kanunlarına aykırı olarak ayakları en fazlayken en savunmasız, en azken de en güçlü olan yaratık nedir?”
Delikanlı uzun uzun düşünür. Elindeki bastonuna bakar.
Sonra Sfenks’e döner ve “İnsan!” der.
Fikri şudur: “Sabah, öğlen ve akşam vakitleri gerçekten sabah öğlen ve akşam olmayabilir. Ayakları en fazlayken en savunmasız, en azken de en güçlü olan dediğine göre dört ayaklıyken güçsüz, iki ayaklıyken güçlüdür. Ancak başta dört ayaklı olan ve zaman geçtikçe iki ayaklı olan nedir? İnsan! Sabahken, yani en baştayken elleriyle ayaklarıyla emekler. Büyüdükçe iki ayağının üstünde yürümeye başlar. Peki ya üç ayaklı nasıl oluyor? Baston! Tabi ya baston! Yaşlandıkça destek almak için bir bastona ihtiyaç duyacaktır! Akşam vakti de hayatın sonlarını ifade ediyor olmalı. Cevap kesin insan!”
Sfenks “İnsan!” sözünü duyduğu anda garip sesler çıkarır. Sonra bir uçuruma kadar gider ve aşağıya atlar.
İnsanlar kapılardan özgür olarak koşa koşa çıkarlar.
Bir kısmı delikanlıyı havaya kaldırır.
El üstünde Thebai kentinin içine girer delikanlı.
Onu yere indirirler.
Yaşlılar heyeti delikanlının yanına gelir.
Bir yaşlı, delikanlının başına krallık tacını takar.
Delikanlı ne olup bittiğini anlamamıştır.
Sonra yaşlılar heyetinin başındaki yaşlı ona teşekkür eder.
Büyük Sfenks tehlikesini yokettiği için kendisini krallığa lâyık gördüklerini söyler. Thebaililer de bunu onaylarlar.
Delikanlıya adını sorarlar.
“Adım Oidipus.” der delikanlı.
Sonra hikayesini anlatmaya başlar.
Oidipus, Korinth prensidir.
Kral babası ve kraliçe annesi ile mutlu mesut yaşamaktadır.
Ancak bir gün bir arkadaşı Oidipus’a anne ve babasına hiç benzemediğini söyler.
Oidipus’un içine bir kuşku girer.
Kral ve kraliçenin gerçek oğlu olup olmadığı hakkında düşünür, kafası karışır.
Delphoi tapınağının yolunu tutar.
Delphoi tapınağına girer girmez kâhin onu kovar.
Arkasından da onun lânetli olduğunu, babasını öldüreceğini ve annesi ile birleşip lânetli bir soy meydana getireceğini söyler.
Oidipus anne ve babasını seviyordur.
Ancak Delphoi tapınağının her kehaneti öyle ya da böyle yerine gelmiştir.
Oidipus da anne babasına zarar vermemek için Korinth’den uzaklaşır.
Bir yol ayrımına gelir.
Kendisinin bulunduğu yol çok dar bir yoldur. Karşıdan da bir at arabası gelmektedir!
Daracık yolda at arabası ile karşı karşıya gelirler.
At arabasının başındaki adam Oidipus’a yoldan çekilmesi için bağırır.
Oidipus zaten kâhinin söylediği sözler yüzünden sinirlidir.
Karşısındaki ondan kibarca yol istese verecektir.
Ancak birden sert bir şekilde bağırınca yerinde kalakalır.
At arabasını süren adam sinirlenir, elindeki kamçıyı Oidipus’un başında şaklatır.
Bu bardağı taşıran son damladır.
Oidipus atılır adamın üstüne, onu öldürene kadar döver.
Sonra tanık kalmaması için yanındaki korumalarını da öldürür.
At arabasının geldiği yola doğru gider, bir şehir bulmak amacıyla.
Bulmuştur da.
Ama kendisini insanlar değil kadın başlı bir aslan karşılamıştır.
Oidipus hikayesini burada keser.
Yaşlılar heyeti başkanı da Oidipus’a kral olduğu için İokaste ile evlenmesi gerektiğini söyler.
İokaste de pek güzel bir kadındır. Oidipus’u ilk görüşünde ona âşık olmuştur.
Oidipus da İokaste’yi beğenir. Evlenmeyi kabul eder.
Yıllar geçer, Oidipus’un dört çocuğu olur İokaste’den.
Polyneikes, Eteokles, Antigone, İsmene.
Dört çocuğu ve sevgili karısı İokaste ile mutlu mutlu yaşamaktadır.
Ancak bir gün kentte felaketler baş gösterir.
Halk perişandır. Çoğu ölmüştür.
Rahiplerini önlerine katarak saraya giderler.
Oidipus’tan felaketleri engellemesini isterler.
Sfenks’ten nasıl kurtardıysa o kendilerini, bu felaketlerden de kurtarırdı!
Ancak Oidipus ne yapabilirdi ki?
Çareyi İokaste’nin erkek kardeşi Kreon’u Delphoi tapınağına göndermekte bulur.
Neden bu felaketlerin başlarına geldiğini tanrılar söyleyecektir.
Kreon bir süre sonra geri döner.
Oidipus’a Laios’un kanı yerde kaldıkça felaketlerin bitmeyeceğini iletir Delphoi’den.
Oidipus Laios’u tanımıyordur. Kim olduğunu sorar.
İokaste de cevaplar.
Kendisinden önceki kral olduğunu ve eski kocası olduğunu söyler Oidipus’a.
Oidipus neden kanının yerde kaldığını sorar.
İokaste de ona Laios’un şehir dışında bilinmeyen kişiler tarafından öldürüldüğünü söyler.
Oidipus Thebai halkını rahatlatmak için halkın önünde Laios’un katilini lanetler.
Onu evinde bile bile barındıranları da lanetler, bir şeyler bilen varsa anlatmasını ister.
Kimseden ses çıkmaz.
Ancak Thebaili bilici Teiresias Oidipus’a aptallık ettiğini söyler.
Oidipus nedenini sorunca da söylemek istemez.
Oidipus sinirlenir ve Teiresias’ın cinayette parmağı olduğunu, bu yüzden konuşmadığını söyler.
Teiresias dayanamaz ve aradığın, lânetlediğin suçlu aslında kendinsin der.
Oidipus bu sözler üzerine sinirlenir ve Teiresias’ı kovar.
İokaste de Oidipus’a destek olmak için kâhinlerin her şeyi de bilmediklerini söyler.
Oidipus ona neden bu fikre vardığını sorar.
O da oğlan çocuklarının doğup ormana bırakılmasından bahseder.
Kâhinlerin dediği gibi olmamıştır, Laios’u oğlu öldürmemiştir. Laios dar bir yolda haydutlar tarafından öldürülmüştür çünkü.
Oidipus bu sözlerden sonra olayın ne zaman gerçekleştiğini sorar.
İokaste de kendisinin gelmesinden biraz önce olduğunu söyler.
Haberi de Laios’u öldürenlerin elinden zor kurtulan bir adamın iltettiğini ekler.
Oidipus o adamı çağırtır. Ancak birden bir haberci gelir.
Haberci Korinthlidir.
Oidipus’a Korinth kralının öldüğünü ve tahta geçmesi gerektiğini söyler.
Oidipus bunun üzerine rahatlar ve ohhhh der.
Haberci neden böyle yaptığını sorunca da Delphoi kâhininin yanlış söylediğini anlatır. Sonuçta kralı o öldürmemiştir. Yani Oidipus’un babasını öldüreceği kehaneti yanlıştır.
Haberci güler.
Bunun üzerine onun gerçekte kralın oğlu olmadığını söyler.
“Boşuna kaçmışsın Korinthten, çünkü o senin gerçek baban değildi. Sen evlatlıksın. Seni krala ben verdim ellerimle. Oidipus adını da ayaklarının şiş olduğundan koydum” der.
Oidipus ben senin oğlun muyum diye sorar haberciye.
Haberci de oğlu olmadığını, kendisini Thebaili bir sığırtmaçtan aldığını söyler.
Oidipus ne olduğunun farkına varmamıştır ancak İokaste neler olduğunu anlar.
Oidipus’un kendi oğlu olduğunu anlar!
Ve saraya gidip kendini asar.
Bu sırada Laios’u öldüren kişilerden kaçıp Thebai’ye dönen adam gelir.
Korinthli sığırtmacı tanır ve kendisinin de eskiden sığırtmaç olduğunu söyler Oidipus’a.
Oidipus hâlâ bir şey anlamamıştır. Ancak kurtulan adam ona Laios’un oğlu olduğunu söyler.
Oidipus’un aklına Teiresias’ın sözleri gelir.
Ağlayarak saraya, annesi İokaste’nin yanına gider.
Ancak onun gerçekleri kendisinden önce anlayıp kendini astığını görür.
Bunun üzerine yaşamak bana haram der ve elleriyle gözlerini oyar. |
|
|
|