ALTI YAŞ
Son çocukluk dönemine giren çocuk , 6 yaşlarına geldiğinde , 2,5 yaşında görülen olumsuz evrenin belirtilerini göstermeye başlar. Dengesiz , kurala karşı olan, isyankar bir tutum ve davranış içine girer.
6 yaşında çocuk, tembel ve kararsız görünümündedir. Çocuk bir kez daha 2,5 yaşında yaşamış olduğu karar verme güçlüklerine uğrar, yine bir şeyin olumlu ve olumsuz iki yüzü arasında hızla gelip gider.
Bir geçiş dönemi oluşturan bu yaşta, bedensel ve psikolojik kaynaklı bazı temel değişiklikler dikkati çeker. Bu yaşta süt dişleri dökülürken, kalıcı ilk azı dişi çıkmaya başlar. Orta kulak iltihabına en sık bu yaşta rastlanmakta, burun ve boğaz hastalıkları yine bu yaşta daha sık görülmektedir.
Çocuğun okula başlamasıyla birlikte, okul öncesine oranla, daha çok sayıda arkadaşla ilişki kurduğu, bunun yanında aile ilişkilerinin zayıfladığı, bireysel oyunun yerine, grup oyununun aldığı görülür. Başka bir değişle, çocuğun okul çağıyla birlikte grup çağına girdiği ve sosyal bilincin arttığı dikkati çeker.(Yavuzer,1999; s.119-120)
Bundan önceki buhran sırasında çocuk, “aileye ait benlik” denmesi uygun olan benliğini keşfetmişti. Altı buçuk yaş ile sekiz yaşları arasında çocuk, “sosyal benliğini” keşfeder.
Çocuk artık kendisini çeviren somut dünyaya hükmeder. Daha önceki yıllarda gayet şiddetli olan beden faaliyeti ve duyularının etkilenme yeteneği sayesinde çocuk, maddesel çevresini keşfetmiştir. Fakat zihin bakımından çocuğun, mekan ve zaman içimde gidip gelmesine olanak sağlayan zihin fonksiyonlarına, yani belleğe ve özellikle imgeleme şimdiden sahip olduğu görülür.
Oysaki çocuk aynı derecede okula gider. Çocuk okulda, ailesi içinde olduğu gibi artık ilgi merkezi olmadığını, fakat başka bir çocukla eşit olduğunu bazen acı bir şekilde keşfeder. Çocuk 5 yaşında olduğu gibi, kendi kendine konuşmak ve benzerlerinin yanında tek başına oynamak hakkında artık sahip olmadığı, fakat onlarla gerçek münasebetler kurması ve büsbütün yene bir disipline tabi olması gerektiği için, bu durum onu daha çok sarsar.
Çocuk, kendisini vasilikleri altında tutanlara karşı koymadan özgürlüğünü elde edemez.6-7 yaşlarından ibaret olan devre, aynı zamanda, aile anlaşmazlıklarını, erkek ve kız kardeşler arasındaki anlaşmazlıkları, kaprisleri ve kıskançlıkları, özellikle erkek çocuğunun babasıyla olan güçlüklerini kapsayan bir devredir. Okulun ve yeni sosyal münasebetlerin keşfedilmesinin, çocuğu hiç olmazsa, bu yöne kuvvetle yöneltmesi ve onu yeni ilgiler sarması gayet yararlıdır. Aynı şekilde, çocuk, hayatının bu nazik devresinde, onun varlığında uzun ve sürekli bir iz bırakabilecek olan lüzumundan fazla şiddetli sarsıntıların bulunmaması da gerekir.(Jacquın,1976 ; ss 82-88)
ON YAŞ
10 yaş; düzenli, huzurlu ve elde edilen bilgilerin özümlendiği; toplandığı ve dengelendiği bir ara evredir. Tipik bir on yaş çocuğu, çocukluğun gerek kendine özgü, gerekse genel tüm özelliklerini kendinde toplamıştır. Gelecekteki ergenlik döneminin gerilim ve huzursuzlukları onun için henüz söz konusu değildir. Bu yaş, gelişimin dengelendiği altın bir çağdır.
Sağlık durumu genellikle iyidir. Kızlar genellikle erkeklerle aynı boydadırlar, ama daha hızlı büyürler. Kalça ve göğüslerde yağ birikimi artar. Erkek çocukların vücut yapılarının daha güçlü bir görünüş kazandığı, hatların, özellikle çene, boyun ve göğüste daha yuvarlaklaştığı dikkat çeker.
Bu yaştakilerin çoğu belirli bir saatte yatmaya karşı isteksizdir, türlü bahanelerle yatma saatini geciktirmeye çalışırlar. 10 yaşındaki bir çocuk uyumadan önce radyo dinler, kitap okur, kendisiyle ilgili sorunları düşünür ve hayal kurar. Erkek çocuklar uykuya çabuk dalarlar, kızlar ise daha geç uyurlar.
Ana babanın gözünde on yaş çocuğu açık sözlü, tarafsız, kolay anlaşılır ve çocuksudur. Genellikle sorunlar üzerinde fazla durmaz, bir denge içindedir. Bazı korkuları hala vardır, ancak bu yaşta 9 yaşında olduğundan daha az tedirgin ve huzursuzdur. Ender olarak ağlar, sık sık da “gerçekten mutlu olduğunu “ söyler. Duygusal patlamaları sık değildir, olduğunda da şiddetli ve anidir, fakat çabuk geçer.
Bu yaştaki çocukların kendileri hakkında endişeleri yoktur, benlikleri ve hayatı olduğu gibi kabul etme eylemindedirler. Olayların üzerinde fazla durmazlar, kesin yargı ve genellemeler yapmazlar.
Bu yaş, öfkenin en az görüldüğü dönemdir. 10 yaşındakilerin çoğu “bazı huylarıyla mücadele etmeği denediklerini, kızmamak için uğraştıklarını”söylerler.
10 yaş çocuğunun sosyal ilişkilerinde öğretmeni, arkadaşları ve özellikleri annesiyle kurduğu yakın ilişkiler ön plana geçer. Onlarla olan ilişkileri diğer ilişkilerini de etkiler,ben merkezci değildirler.10 yaşındaki çocuk, 9 yaşındakinden daha fazla ailesine bağlıdır ve sever. Anne özel takdir görür. Genellikle her iki cinste babayla iyi geçinir ve onunla birlikte olmaktan zevk alırlar. ( Yavuzer, 1999; ss.120-122 )
Ergenlik çağına erişen çocuğun ruhunda meydana gelen ve 12 yaşından 17 yaşına kadar devam eden uzun buhran devamlı değildir ; bu buhran, sükunet ve nüksetme safhaları gösterir. Erkek çocuğu için gösterilen yaş sınırları, bundan önceki merhalelerde olduğundan daha önemli değişikliklere elverişlidir. Şu etkenler çocuğun vaktinden önce gelişmesini sağlar: Akdeniz iklimi, hareket, kent çevresi, sinirlilik, çocuğa özgürlük verilmesi, çocuğun sık sık sosyal münasebetlerde bulunması, sıkıntı ve sefalet zamanları. Şu etkenler çocuğun gelişmesini engeller: Dağların ve kuzey iklimlerinin soğuk olması, çevrenin uyuşuk ve sessiz olması, çocuğun yalnız bırakılması, özgürlükten yoksun bırakılması ve mutlu bir büyümedir.
Beden bakımından, boyu henüz bir erkeğin boyu kadar büyümemişse de, kuvvetle, kıvraklığıyla ve hareket bağlantılarının süratli ve belirli olmasıyla ve ihtiyat enerjisiyle ona mükemmel bir şekilde hizmet edecek güçte olan çok dengeli bir vücudu vardır.
Zihin bakımından, çocuğun aklı, bütün zihin eylemlerini yapabilecek bir duruma gelmeye başlar. Çocuk 12 ile 13 yaşlarına doğru, soyut şeyleri kavrayacak duruma gelir, fikirlere karşı ilgi duymaya başlar.
İradesi de çocuğa daha iyi hizmet eder ve onu çevresinin kurallarına daha uygun bir şekilde hareket edecek bir hale getirir.
Bu dönemde çocuğun başlıca arzusu geçmişiyle ilgisini kesmektir. O, artık küçük bir çocuk değildir. Artık aynı elbiseleri giymek istemez, aynı kanunları istemez.Büyüklerinin ona çocukça davranışlarda bulunmasını istemez.(Jacquın, 1976 ;SS . 123-125)
Son çocukluk çağına, toplumsal bilincin çok hızlı geliştiği için “çete çağı”adı verilir. Aslında çeteler son çocukluk yıllarının normal toplumsal gruplaşmalarıdır.
Çete, dışından herhangi bir yardım görmeyen ve sosyal bir hedefi olmayan, kendiliğinden oluşan yöresel bir gruptur. Anne babaların, öğretmenlerin yada gençlik liderlerinin herhangi bir desteği olmadan, çocuklar tarafından kurulmuştur. Çocuklar kendi otoritelerini kendileri sağlarlar.
Altı yaşından sekiz yaşına doğru, çocuk daha az bencil ve saldırgan , buna karşılık daha fazla grup bilincine sahip ve yardım sever olur. Yapılan bazı araştırmalar, neşeli, iyi arkadaşça olmak, ilgi ve zevk benzerliği, yakın oturmak gibi etkenlerin arkadaş seçiminde önemli etkenler olduğunu göstermiştir. 6-7 yaşından itibaren kızlar ve erkekler kindi cinslerinden oluşan küçük gruplarıyla birlikte oynamaktan büyük bir zevk duyarlar .Yaklaşık yedi veya sekiz yaşlarından on bir yada on iki yaşlarına kadar olan son çocukluk çağında, söz konusu çocuk grupları, altı kişiden on kişiye yükselir. Fakat bu gruplar, üyelik bakımından hala kesinleşmiş ve mükemmelleşmiş değildir.
Oyun grubu, çocuğa bir takım kavramlar kazandırır : Bir gruba ait olma , çocuğa sadece eğlence sağlamakla kalmaz aynı zamanda ona gurur ve statü duygusu da verir.
Sonuç olarak, çocuk grubuna karşı güçlü bir bağlılık duygusu beslemeye başlar. Tek başına ele alındığında kolektif oyun faaliyetinin çocuğu bencillikten kurtarması, işbirliğini geliştirmesi ve insanların birbirlerine gereksinimleri olduğunu göstermesi bakımından önemi büyüktü.( |
|
|
|