ERGENLİKTE BÜYÜME VE  GELİŞME 
Büyüme ve gelişme,döllenmeden başlayarak ergenlik dönemi sonuna kadar  devam eder. Bu zaman boyunca büyüme ve gelişme hiç durmaz. Büyüme vücuttaki boy  ve ağırlık artışı gibi ölçülebilen değerlerle ilgilidir. Gelişme ise vücuttaki  yapı ve işleyişlerin olgunlaşması sonucu bazı biyolojik işlevlerin kazanılmasını  ifade eder.(Saka,1984:3) 
Büyüme ve gelişmede bazı temel kurallar gözlenir.  Büyüme baştan ayağa doğrudur. Yani çocuklukta önce baş ve başa yakın organların  gelişmesi olur, sonra gelişme sırt, bel ve kalçalarda devam eder. Büyümenin  merkezden uç organlara doğru olması bize büyüme ve gelişmenin gövde ve ona yakın  organlarda daha önce olduğunu anlatır.Örnek olarak el ve parmakların  olgunlaşması kolun büyüyüp olgunlaşmasından sonra olur. 
Ergenlikte ise, elle  ayakların, kolların ve bacakların önce büyüdüğünü görmekteyiz. Büyüme ve  gelişmenin hızı, miktarı ve zamanı bakımından normal çocuklar arasında önemli  farklar bulunmaktadır. Bazı çocuklar daha çabuk büyüyerek ergenliğe  akranlarından önce girebilir ve bedence gelişmelerini önce tamamlayabilirler.  çağımızda “yüzyılın eğilimi” olarak adlandırılan bir gelişme bize boy ve ağırlık  ortalamalarının ve buluğa erme yaşının –en azından bu ölçümleri geçen yüzyılın  sonlarından itibaren yapan ülkelerdeki gençler için –daha erken olduğunu  göstermektedir. Beslenmede ve sağlık şartlarındaki iyileşmenin, anne-babaların  daha eğitimli olmasının ve daha uygun koşullarda yetişmenin sonucu olarak büyüme  ve gelişmede olgunlaşma daha erken yaşlara inmiştir.(Neyzi ve  Günöz,1989:59) 
Büyüme ve gelişme kalıtımın, hormanların ve beslenmenin etkisi  altındadır. Sağlık durumu, coğrafi koşullar ve iklim de büyüme ve gelişmeyi  etkilemektedir.(Neyzi ve Günöz,1989:61 ve Yavuz,1986:5) 
 
KALITIM VE  BÜYÜME-GELİŞME  
İnsan organizması yaklaşık 50.000 gen taşır ve bu genler  çocuğun büyümesini etkiler. Çocukların boyları ile anne-babaların boyları  arasında uygunluk vardır. İki yaşındaki bir çocuğun boyu ile onun yetişkinken  alacağı boy arasında 8’lik bir korelasyon (ilişki) bulunmaktadır. Ddoğumdaki boy  ile yetişkinlikteki boy arasındaki korelasyon yüksek değildir(jersild,1979:33)   
Büyüme ve gelişme büyük oranda önceden planlanmıştır. Hastalık ve kötü  beslenme gibi nedenler olmadığına büyüme ve gelişme halindeki insan bedeni  adeta”belirli bir hedefe varmaya” çalışmaktadır. 
 
HORMONLAR VE  BÜYÜME-GELİŞME 
Çocuklukta büyüme ve gelişmeyi esas olarak iki hormon  etkilemektedir. Bunlar tiroid hormonu ve ön hipofizin büyüme hormonudur. Tiroid  hormonu gelişme ve olgunlaşmayı, hipofiz hormonu ise boy büyümesini etkiler.  Buluğ döneminde salgılanan androjen ve östrojen hormonları da büyümeyi  etkilemektedir(Neyzi ve Günöz,1989:61) 
 
SAĞLIK, BESLENME VE  BÜYÜME-GELİŞME 
Bir insan normal olarak büyüyebilmesi için sağlıklı bir bedene  ve iyi bir beslenmeye ihtiyacı vardır. Yeterli bsin alamayan gelişme çağındaki  insanın büyümesi durur, sonra da bozuk beslenmenin yan etkileri ortaya  çıkar.Karbonhidrat ağırlıklı beslenen çocuklar buluğa daha geç yaşta girmekte v  bunlarda gelişme geriliklerine rastlanmaktadır. 
 
İKLİM,COĞRAFİ KOŞULLAR VE  BÜYÜME-GELİŞME 
Yaşanılan coğrafi çevre ve iklim ortamı ile beden yapısı  arasında ilişki bulunmaktadır. Yaşanılan yörenin deniz seviyesinde olması ile  yüksek bir platoda olması,oradaki insanları farklı hava basınçlı ve farklı iklim  şartları ile karşı karşıya bırakır.Yüksek platolarda ve dağlık bölgelerdeki  insanlar, bölgelerindeki hava basıncına uygun bir beden yapısı geliştirirler. Bu  insanların akciğerlerinin azalan hava basıncına daha fazla oksijen absorbe  etmesi için göğüs kafesleri daha geniş olur. Bu nedenle yüksek yörelerdeki  insanlar orta boylu, geniş omuzlu, yöre koşullarına uyum sağlayabilecek beden  yapısındadır. 
 
BULUĞ ÖNCESİNDE VE BULUĞDA BÜYÜME-GELİŞME 
 
Kızlar  için 10,erkekler için 12 yaşları buluğ veya buluğ öncesi bedensel  farklılaşmaların başladığı yıllardır. Bu yaşlarda kız ve erkek çocuklarda iştah  artışı görülür. Adeta vücut hızlı geçecek bir büyüme dönemine hazırlık  yapmaktadır. İştah artışı buluğ öncesinde biraz kilo almaya sebep olabilir. Her  iki cins de bu dönemde kendi cinslerine uygun tavırları benimsemeye başlarlar.  Çocukluk döneminde kızlar erkeklerden ortalama 4-5  cm daha kısa ve 450-500 gr. kadar  daha hafiftirler. 4 yaşına kadar boy büyümesi yılda  5-7  cm. arasındadır. Son çocukluk  döneminde (7-11/13 yaşlar) büyüme daha yavaş bir seyir izler.Kas, iskelet yapısı  ve yağ dokusundaki gelişmeler buluğda belirginleşir. 
Ergenliğin başlarına  gelindiğinde,ergenin boyu yetişkinken alacağı boyun %80’ine ulaşmıştır.Buluğda  hızlı bir büyüme görülür.Buluğla başlayan ergenlik döneminden ilk iki ile dört  yıl sonra ergen,yetişkinken ulaşacağı boyun %90’una erişir(Neyzi ve  Günöz,1989:105).Buluğda 12-13 yaşlarından sonra kızlarla erkeklerin boyca ve  ağırlıkça farklılıkları erkeklerin lehine değişmeye başlar. 
Ergenlikte  büyümenin en hızlı olduğu duruma Büyüme Hızı Doruğu (BHD) adı  verilmektedir.Büyüme hızının doruğa ulaşması kız çocuklarda ilk adet  kanamasından (menarştan) öncedir.her çocuk büyüme hızı doruğuna farklı yaşlarda  erişebilir.Kız çocuklarda en büyük boy farkının ülkemizde kızlarda 10-11 yaşları  arasında olduğu ,ortalama boy farkının da 9,4  cm olduğu bildirilmektedir(Neyzi ve  Alp,1977:190).İstanbul’daki kız çocuklarının menarştan önce yılda büyüme hızı  ortalaması (BHD) 8.5  cm olarak  bulunmuştur(Onat,1975). 
Kızlarda ilk adet kanamasından sonra ortalama  6  santimetre adar boy büyümesi olur.Boy  büyümesi kızlarda 16-18 yaşlarında,erkeklerde ise 18-20 yaşlarında  durmaktadır.Erkek ergenler büyüme hızı doruğuna(BHD) kızlarda 18 ay sonra  ulaşırlar.Bu 13-15 yaşlarında olur.Büyüme hızı takribi olarak 10,5 cm/yıldır  (Neyzi ve alp,1977:189).Ergenlik yıllarında kızlar ortalama  16  kg.,erkeklerden  10-15  cm. Kadar hafiftirler.Kız ve  erkeklerin kendi aralarında da büyüme ve gelişme hızları açısından farklılıklar  olabilir. 
Ergenlikte organlardaki büyümeyi ikiye ayırarak  inceleyebiliriz: 
1.Baştaki büyüme 
2.Diğer organlardaki  büyüme 
 
Baştaki büyüme 
Baş, süt çocukluğunda vücudun yaklaşık dörtte  birini oluşturur. 
Yetişkin bir insanın başının vücuduna oranı yaklaşık  sekizde birdir.Baştaki büyüme ergenlikte tamamlanır.Baştaki  alın,çene,yanaklar,burun ve göz gibi organların hepsi aynı zamanda ve aynı hızda  büyümez.Önce burun,üst dişler ve alt çene belirgin bir hal alır.Alın genişler,  gözlerin arası açılır.Elmacıkkemikleri ortaya çıkar.Deri,çocukluktaki  yumuşaklığını kaybeder.Saçlar yüzdeki görüntüyü tamamlayan en önemli  unsurdur.Kendi yüzü ve saçları ergenin ilgi odağını oluşturur.Buluğ sırasında  baştaki bu farklılaşma yüzde simetrik olmayan bir görünüm ortaya çıkar.Yüzün  çocukluğa has yumuşak ifadesi yerini ergene has bir çehreye bırakmıştır.Yüzün  asimetrik görünüşünün düzelmesi baştaki organların büyümelerini tamamlamaları  ile sona erer. 
 
Diğer Organlardaki Büyüme 
Ergenliğin başlangıcında,  önce el ve ayaklar yetişkinken alacakları boya ulaşırlar.Kollar ve daha sonra  bacaklar uzar.Kolların vücuda göre önce uzaması,kolla diğer organların boyları  arasında orantısızlık yaratır.Kas ve kemikler de aynı hızda ve aynı zamanda  gelişmediğinden bedenin kontrol edilmesi başlangıçta güç olabilir.Uzun boylu  olma, ergeni kambur durmaya zorlayabilir.Büyümedeki çabukluk gencin duruşuna,  hareketlerine ve bedenine istediği gibi kontrol etmesine engel olabilir.Yüzde ve  vücudun çeşitli organlarındaki bu orantısız büyüme ve gelişmeler, buluğda  görülen tamamen doğal bir gelişmedir. Büyüme tamamlandığında, vücudun görünüşü  ve organların vücutla orantıları normale döner. 
 
BEDEN VE YÜZ  İMGESİ 
Çocuklar, ergenler ve yetişkinler vücutlarının nasıl göründüğü  hakkında belirli bir kanıya sahiptirler. Bu, kişinin aynaya baktığında yüzünün  ve vücudunun nasıl göründüğüne ilişkin düşüncelerdir. Vücut organlarının  boyutlarının ve biçimlerinin değiştiği buluğdaki büyüme ve farklılaşma  sürecinde, ergenlerin vücutlarının nasıl olduğuna dair düşünceleri de değişmeye  başlar. Büyüme ve gelişme ile ilgili en yoğun yaşantıların olduğu dönem 12-16  yaşları arasıdır.(Berger, 1988:330).Bu vücut imgesini kazanma sürecinde  ergenlerin çoğu,kültürün ideal vücut olarak sunduğu modelin etkisinde kalır.  Beğenilen bir vücut nasıl olması hakkındaki kalıpyargılar ve kültürel kurallar  ergenin kendi bedenini algılamasına önemli şekilde etki eder.Bu “ideal vücudun”  ölçüleri aile, akran grubu ve toplum tarafından belirlenir (Sprinthall ve  Collins, 1984:86 ). Bunun yanında sinema ve TV ‘de özellikle TV reklamlarında  “tavsiye edilen” insan tiplerine ait görüntüler ve tanınmış sanatçıların tipleri  ergenin ideal vücut imgesini etkilemektedir. 
Ergenlirin sorunlarına yönelik  araştırmalar, ergenlerin bedenlerinin yapısı ve görünüşü ile ilgili kaygılar  taşıdıklarını göstermektedir. Yüzün ve vücudun görünüşü, saçın şekli, boy ve  ağırlık onların çok ilgilendikleri konular arasındadır. Kültürün ve modanın  etkisiyle ideal olarak kabul edilen vücut yapısının etkisinde kalan genç, bir  “ideal vücut imgesini” geliştirebilir. İdeal olanla kendi görünüşü arasında  uyuşmazlık ortaya çıktığında bunu kabul etmek ve kendi hakkında olumlu bir  “vücut imgesini “geliştirmek ergenin karşı karşıya olduğu gelişim görevlerinden  birisidir. Ergenliğin başlangıcı olan buluğda,ikinci yarısından daha çok  bedenine karşı bir memnuniyetsizlik vardır.Ergenlik boyunca vücut imgesi yerine  oturmaya başlar.(Santrock ve Yussen,1989:118) . Kız ve erkek ergenler yüzün  görünüşü , cildin yapısı ve görünüşü , saçların şekli , boy ve ağırlıkla  ilgilenirler. Ergenler kendilerini daha beğenilir yapmak için ayna önünde  saatler geçirebilir. Kızların , erkeklere göre vücutlarının görünüşünden ve  biçiminden daha çok memnuniyetsizliği vardır.(Berger, 1988:331 ve Sanrock ve  Yussen,1989:118) 
Ergenlikte büyüme ve gelişme yüzde bazı sıkıntı veren  sonuçları da beraberinde getirir. Sivilceler ve akneler ergenin yüz imajını çok  olumsuz biçimde etkiler ve en önemli sorun haline gelirler. Çabuk büyümenin  sonucunda beden imajını yerleşebilmesi için ergenin zamana ihtiyacı vardır. El  –kol hareketlerini düzenleyememe, sakarlık yapma gibi sonuçlar gelişme sürecinde  görülen ve ergenin beden imajını etkileyen davranış  biçimlerindendir. 
 
ERGENİN BEDENSEL GELİŞİMİ İLE İLGİLİ İHTİYAÇLARI VE  KAYGILARI 
Ergen, kendi bedensel gelişim seyrini anlamak ister. 
İnsanlar  arasında , beden gelişimlerinin farklılıklarına dikkat etmeye başlar ve bedenini  başkaları ile kıyaslayarak ortalamadan olan farklılıklardan kaygılanır. 
Uygun  duruş ve oturma alışkanlıkları kazanmak ister, ani boy uzaması ile oluşan kambur  duruşuna yapılan aşırı dik durma ve oturma telkinleri karşısında kambur  kalabileceği endişesine kapılabilir. 
Vücudundaki ağırlık artışının nedenini  anlamak ister. 
El ve ayaklarında ani büyümenin nedenini anlamak ister,  ayakların ani büyümesi sonucu uygun ayakkabı seçmek ve giymek ihtiyacındadır.  Özellikle ayaklarının büyük olduğu duygusuna kapılıp, kaygılanabilir.   
Çocukluğun sonlarında veya ergenliğin başlarındaki henüz büyümesini  tamamlamamış birey için uygun boydaki elbise seçimi sorun yaratır. Bu çağdakiler  için üretilen “garson boy” tipi giysiler ihtiyaca cevap vermez. Oysa ergen  büyüme sonucu kısa kalan elbiseleri yerine uygun ve yakışan elbiseleri giymek  ister. Kısa elbiselerin giyilmesi ergende üzüntüye yol açabilir.  
Yüzündeki  orantısız büyümenin ve yüz ifadesinin değişmesinin nedenini anlamak ister.  Yüzünde beliren ifade değişikliği ergeni kaygılandırır. (Varış, 1963:  27-36) 
Ergenlikte Beslenme 
Ergenlikte büyümenin hızlanmasıyla vücudun  temel besin maddelerine olan ihtiyacı artar. Temel besin maddeleri proteinler,  karbonhidratlar, yağlar, vitaminler ve mineraller olarak sıralanabilir.  Proteinler aminoasit zincirleridir. Karbon, hidrojen, oksijen ve azottan  oluşurlar. Hayatı düzenleyici bileşiklerdir. Büyümeyi ve hücrelerin onarımını  sağlarlar. Et, süt, yumurta ve baklagiller protein kaynağıdır.   
Karbonhidratlar;karbon, hidrojen ve oksijen bileşikleridir. Vücuda enerji  sağlar ve beyinin enerji kaynağıdır. Şekerde, balda, nişastada ve meyvelerde  bulunur.  
Yağlar da karbon, hidrojen ve oksijenden oluşur. Hem vücuda enerji  sağlar, hem de dokuların bütünlüğünü korumada rol oynarlar. Hayvanlardan ve  bitkilerden elde edilirler. 
Vitaminler organik bileşiklerdir. Vücutta eksik  olduklarında belirli hastalıklar ortaya çıkar.vitaminler;suda ve yağda eriyenler  olmak üzere iki kısımda incelenirler. Yağda eriyen vitaminler vücutta  depolanmakta, suda eriyen vitaminlerin fazlası depolanmayıp idrar yoluyla  atılmaktadır. Vücutta düzenleyici rol oynarlar. Süratli büyümenin görüldüğü  ergenlik yıllarında ‘D’vitaminine ihtiyaç artar. Kemiklerin gelişimi için D  vitaminiyle güneş ışığına ihtiyaç vardır. (Korucan, 1983:340).  
Minareller  vücudumuzun %4’ünü meydana getirirler. Mineraller vücudun yapıtaşlarının  oluşmasına yardım ederler. Yeryüzünde doğal olarak bulunan 96 elementten 27’si  hayat için elzemdir. Büyüme çağında kalsiyum, fosfor ve demir gibi elementlere  özellikle ihtiyaç vardır. Bunlar sütte bol olarak bulunmaktadır. 
Bir insanın  bir günde, ağırlığının her kilosu başına bir gram proteine ihtiyacı  vardır.bu,gelişme çağında 1,5-2gr.kadar olabilir(Korugan 1983:347).Buna göre  gelişme çağında 70kg.olan bir ergen günde 100-140gr. kadar protein  almalıdır.Bunun yarısı hayvansal kaynaklı proteinlerden, yarısı da bitkisel  kaynaklı proteinlerden oluşmalıdır.Bir insanın günlük enerji ihtiyacının %40’ı  karbonhidratlardan, %40’ı yağlardan ve %20’si de proteinlerden  sağlanmalıdır. 
Büyüme çağındakilerin beden yapılarının ve dış görünüşlerinin  karşı cinsin hoşuna gidecek biçimde olmasını arzulamaları yaygın bir  istekleridir. Bu yüzden birçok ergen boylarına göre kilolu oldukları düşünerek  kaygılanır. Boya göre ortalama kilonun ne olması gerektiğine dair görüşler  birbirinden biraz farklılık göstermektedir. Buna göre yetişkinler kemik yapıları  ince olanlarla, orta ve iri yapıda olanları boylarına göre kiloları farklı  hesaplanmalıdır. İri kemikli olanların boylarına göre kiloları santimetre  cinsinden olan boy uzunluğundan 100 çıkartılarak, orta yapılardakiler için 105,  ince yapıdakiler için 108 veya 110 çıkarılarak bulunacak sayı, o boydakiler için  vücut ağırlığı olabilir.Ergenler büyüme çağında oldukları için topluca  olmalarında bir sakınca yoktur. 
Ergenlik döneminde arkadaş ilişkilerinin  artması ve gencin sosyal ve sportif faaliyetlerinin çoğalması dışarıda geçirdiği  zamanı arttırmıştır. Yemek saatlerinde evde olmayan ergenler ya ön atlamakla ya  da tek tip besinin alındığı bir tarzda beslenmektedir. Bu tip beslenme devam  ettikçe beslenme bozukluğu belirtileri görülebilir. 
Toplumsal gelişmenin  artması şehirdeki yaşama hızının yükselmesine neden olmuş, günlük beslenme daha  çok geçiştirilerek yapılan bir eylem haline dönüşmüştür. Çabuk beslenme, hızlı  yaşamanın sonucu olarak bir alışkanlık halini almakta ve kolalı içecekler  içerek, ekmek arası yağlı köfteler yeme, yeni bir yemek kültürü oluşturmaktadır.  Şehir yaşamındaki gençlerin bir kısmı yaygınlaşan bu yeni beslenme biçimini  benimsemiş görülmektedir. Büyümenin hızlı olduğu çağlarda bazı temel minerallere  ve vitaminlere olan ihtiyaç iki misli artmaktadır. Devamlı kolalı içecekler  içilmesi ve hamburger, sandviç gibi ekmek arası hazır besinler yenmesi vücudun  temel besinlere olan ihtiyacını karşılamamaktadır.(Tunçdoğan ve  Tunçdoğan,1985:299)  
MOTOR KONTROLÜ (EL-KOL, AYAK-BACAK HAREKETLERİNDEKİ İŞ  BİRLİĞİ VE ÇALIŞMA DÜZENİ 
Motor kontrol ve koordinasyonu yönünden çocuklar  birbirinden farklıdırlar. Yürüme, koşma, atlama, oyun ve yazma konularında bu  farklılıklar çok açık olarak görülür. Motor kontrolü kusurlu olan çocuklarda  ciddi okuma güçlüklerine de rastlanır. Bu sinir sistemimizle ilgili bir  bozukluktur çünkü motor hareketler sinir sistemi ile ilgilidir. Söz gelimi  sayıları yazmasını güç bulan, beceremeyen bir çocuk aritmetikten yazılı ödevleri  sevmez, sıkıcı bulur. Özellikle çarpma işlemleri de işin içine girince durum  daha da kötüye gider 
Öte yandan , örneğin solak çocuklar-solaklıkta motor  hareketlerle, dolayısıyla beyin ve sinir sistemimizle ilgili bir durum olduğu  için yazıda akıcılık ve hız kazanmak çok güçtür. Bu nedenledir ki solak  çocukları hızlı yazmaya teşvik etmek kolay kolay verimli sonuç doğurmaz. Aksine  bu gibi teşvikler onlarda bir gerginliğin meydana gelmesine, kendilerine karşı  güven azalmasına bile nedenolabilir. Solak çocuklar bu hızı zamanla ve kendi  çabalarıyla kazanırlar. Bir ana-baba ve özellikle bir öğretmen olarak solak  çocuklarda görülen bu ağırlığı anlayışla ve hoşgörüyle, karşılarsak böylece  öğrenmeyi ve okul başarısını engelleyebilecek olan gereksiz bir takım  gerginlikleri önüne geçmiş oluruz. 
 
FİZİKSEL GELİŞİMİN EĞİTİM AÇISINDAN  DOĞURGULARI 
 
Okul öncesi dönemdeki çocukların vücutları doğal olarak çok  esnek ve etkinlik düzeyleri çok yüksektir.Çok ilgi çekici bir etkinlikle  uğraşmadıkları takdirde, uzun bir yerde oturmaları mümkün değildir. Koşmak,  atlamak , tırmanmak, kaymak, sürünmek için, çok etkin bir şekilde fırsat kollar  ve araştırır. Okul öncesi eğitim dönemindeki çocukların çoğunluğunun özellikle  de erkeklerin büyük kas gelişimi kemik kas gelişiminden daha  ileridedir.Koşma,atlama tırmanma gibi büyük kaslarla ilgili becerilerde yetkin  iken yazma, çizme, makasla kesme , ayakkabı bağlarını bağlama ve diğer küçük  kaslarla ilgili becerilerde acemi ve daha az başarılıdırlar. Çocukların görsel  algılamadaki yetersizlikler, birçok becerideki yetersizliğin bir  nedenidir. 
Küçük kas becerileri ve görsel algılamadaki yetersizlikleri  nedeniyle, okul öncesi dönemdeki çocukların etkinlikleri zorlanmadan, keyifle,  sıkılmadan yapmaları için büyük, geniş, nesnelerde etkinlik yapmaları  gerekir.Örneğin;büyük fırçalar, kalın pastel boyalar, kalemler, büyük puntolu  kitaplar, iri delikli boncuklar, büyük boy araç-gereçlerle sıkılmadan, zevkle  çeşitli etkinlikler yapabilirler. 
Okulöncesi dönem çocukları, doğal olarak  büyük kas etkinliklerinden çok zevk aldıkları için, yorulduklarının farkına  varmadan oynarlar. Bu nedenle, ana-baba ve öğretmenler, bu tür yoğun  etkinliklerden sonra sık sık çocukların dinlenme arası vermelerine özen  göstermelidir. Bu dönemdeki çocuklar, çemberler, otomobil lastikleri, denge  tahtaları, büyük bloklar vb. araçlarla denge, koordinasyon, güç vb.  kazanabilirler. Aynı zamanda, iyi seçilmiş alet ve etkinliklerle sosyal oyunlara  yönlendirilebilirler. Birlikte eğlenerek paylaşmayı öğrenebilirler.(Frost ve  Klein, 1979;Cratty,1982). 
İlköretim dönemindeki çocuklarda, görsel algılama  artık normale döner. Küçük kas becerileri, okul öncesi döneme göre oldukça  gelişir. Ancak, okulöncesi dönemde kalem tutma, resim yapma vb. değişik elişi  etkinlikleri yapmadan, okula başlayan çocukların küçük kas gelişimlerinde  yetersizlik gözlenebilir. Öğretmenler, bu durumdaki öğrencileri belirleyerek  onlara, öncelikle kalın kalemler, pastel boya, küçük, kalın fırçalar vb.  malzemelerle özgürce resim yapma, çizme, yazma alıştırmaları yaptırmalı;daha  sonra düzgün çizgi çözmeleri beklenmelidir. 
İlk öğretimin ilk yıllarında  küçük ve büyük kaslar birçok etkinliği yapabilmek için gerekli olgunluğa  ulaşmıştır. Ancak, küçük ve büyük kas becerilerinin gelişimi için, öğrenmeye  ihtiyaç vardır. Bu nedenle ana-baba ve öğretmenler, çocukların gerek küçük kas  becerilerinin gelişimlerine, gerekse büyük kas gelişimlerine yardım edecek  öğretme-öğrenme etkinlikleri düzenlemelidirler. 
Ergenlik döneminde ise  fiziksel gelişim çok hızlıdır. Ergen, vücut görüntüsündeki ve fizyolojisindeki  hızlı değişmelere ayak uydurmak, onlarla baş etmek durumundadır. 
Bu önemde,  birden bire hızlı büyümenin etkisiyle ergende vücut koordinasyonunda  yetersizlikler, psiko-motor becerilerde acemilikler gözlenebilir.örneğin,yemek  tabağını düşürme, herhangi bir aracı tamir ederken kırma vb. davranışlar  görülebilir. Ana-baba ve öğretmenler, ergenlik dönemindeki bu özelliğin farkında  olarak, onu becerisizlikle suçlamamalı; ergenin kendini algılayışı üstünde  olumsuz bir etkiye neden olmamalıdırlar. Ergenin bu dönemi olumlu atlatabilmesi  için enerjisini olumlu bir biçimde kanalize edeceği etkinliklere yönlenmelidir.  Örneğin; spor, müzik, resim gibi, zihin-kas koordinasyonu gerektiren  etkinlikleri yapabilmeleri için ergene uygun öğretme-öğrenme ortamları  sağlanmalıdır. 
BEDEN DEĞİŞMESİNE TEPKİLER 
Gençler hızlı beden  gelişmelerine karşı değişik tepkiler gösterirler. Bu değişiklerin bir bölümü  sevinç, bir bölümü üzüntü kaynağı olabilir. Örneğin sırık gibi uzamış bir genç  eskiden alay konusu olabilir,kendisi de bunu bir kusur gibi görebilirdi.  Basketbolun yaygınlaşmasıyla uzun boy bir övünç nedeni olmaya başladı. Ancak  kısa boy her dönemde kız erkek tüm gençler için aşağılık duygusu yaratabilen bir  neden olmuştur. Genç erkekler sakalların çıkmasıyla, bıyıklarn terlemesiyle  övünürler. Erkekliklerinin bir kanıtı olarak sık sık sakal tıraşı olmaya  başlarlar. Buna karşılık kızlar ve erkekler sivilcelerini büyük sorun yaparlar.  Özelikle kızlar için yüz sivilceleri erkeklerce beğenilmeye en büyük engel, yüze  vurmuş bir kusur gibi algılanır. 
Bu gibi irili ufaklı değişmeler ya da  şişmanlık,sıskalık,uzunluk,kısalık gibi durumlar gencin beden görünümünü, beden  imgesini belirler. Bir de bu özellikler yaşıtlarınca ad takılarak pekiştirilirse  gencin kimlik duygusunu etkiler. Kız erkek yaşıtlarıyla ilişkileri bozulabilir,  ya da arkadaş çevresinden kopmasına neden olabilir. Bu çağda gençler kendi  kusurlarına karşı ne denli duyarlı ve alıngan davranırlarsa başkalarına ad  takmada da o denli ustadır. Bu takılan ad kimi zaman öyle uygun düşer ki gencin  benlik kavramının bir parçası ya da ikinci kimliği olup çıkar. Kimi genç bu  adını benimser, arkadaş kümesinde kendine özel bir konum sağlayan takma adından  övünme payı çıkarır. 
Gençlerin bedensel görünümüyle ilgili tepkileri her  zaman gerçek durumla olmaz. Kimi genç orta boylu oluşunu çok önemli bir eksiklik  olarak görürken,kimi genç daha kısa boylu oluşunu sorun etmeyebilir. Kısa boylu  bir genç kısalığını, sporda başarı göstermeyişini başka alanlarda başarılı  olarak denkleştirir. Kısa boylu başka bir genç de tüm sorunlarını boy kısalığına  bağlayarak kendini yalnızlığa itebilir. Kendi değerini boyuyla ölçmek gibi  yanlış bir sonuca varabilir;kendini küçük,değersiz ve aşağı bulabilir. Uzun  boylu; geniş omuzlu sporcuların örnek gösterildiği bir ortamda gençlerin çoğunun  kendilerini eksik görmelerine şaşmamak gerekir. Öte yandan görünür bir kusuru ve  sakatlığı olan bir gencin kendini olduğu gibi kabullenmesi de zor başarılan bir  iştir. 
Ergenlerin herkesçe bilinen sakarlığı başlıca iki nedene bağlanabilir.  İlkin ergenin hızlı büyümesi ve uzaması,kasların eşgüdümlü çalışmasını aksatır.  Daha önceki yıllarda kazanılan beceri ve denge yeni kazanılan boyutlara uymaz.  Yeni denge ve beceri geliştirme hızı ise büyüme hızına ayak uyduramaz. İkinci  neden ergenin utangaçlığıdır. Ergen yeni girmeye başladığı topluluklara ve  ilişkilerde sıkılgan davranır. Herkesin kendisini gözlediğini sanır.Deneyimsiz  ve toy olduğunun hep bilincindedir. Bu da onun yanlışlıklar  yapmasına,tökezlemesine, önüne ardına bakmadan bir şeyler devirmesine yol çar.  Ayrıca boyu birden uzayan bir ergenden yaşına değil, boyuna bakarak olgun  davranışlar beklenir ki ergen daha o ustalığı kazanmamıştır.
  
 | 
														 
													 
												 
											 | 
										 
										
											  | 
										 
									 
								 |